top of page
Erdal Aygenç

Farkedilmeyen

 

Hayat, ayrıntılarda gizlenir…

Hepsi ıssız bir ÅŸiir gibi…

Hüzünlü…

Yalnız…

Buruk…

Sessiz.

Görülenle görülmeyen arasındaki tenha bir sokakta, fark edilmeyen bir çıkış gibi, hepsi…

Siyah-beyaz…

DuraÄŸan…

Tekinsiz…

Issız.

Kimi boyundan büyük bir kaktüs dikeni, kimi ıslak zeminde devleÅŸen birer böcek…

Kimiyse kimliksizleÅŸen soyut formlarda kendini saklayan bir gizli bahçe…

Kayıp Ada’nın sahiline vuran dalgaların bıraktığı izler gibi, çoÄŸu...

ÇaÄŸdaÅŸ dünyanın ruhsal tepileriyle yüzleÅŸen bir varoluÅŸ çığlığı gibiler…

Belki karanlık bir sokaktan görüntü, belki kaybolan gökyüzü…

Hâlbuki hepimiz, bulutların ardında bir gökyüzü olduÄŸundan ne kadar da eminiz.

Bilinen ve fakat fark edilmeyen bir gökyüzü…

Bazen parçalı bulutlu, bazen güneÅŸle küskün…

Farkedilmeyenin en bariz görüneni: Erdal Aygenç…

Bulutların arasından geçmeye cesaret edip, gökyüzünü yeryüzüyle buluÅŸturan kiÅŸi.

CanhıraÅŸ bir haykırışta her kare, içlerinden fırlayacakmış gibi duruyor yaÅŸam…

Büyüdükçe büyüyor ayrıntılar ve fark ediliyor.

Anlıyoruz ki, Aygenç ayrıntılara bakmaktan korkmuyor. YaÅŸamda olduklarını biliyor. Bilmeyenler ve dahası göremeyenler için gündelik yaÅŸamın camekânlı rutininin, kırılganlığına aldırmadan dalıyor. Kurtarıyor detayı kimliÄŸinden ve yeniliyor bedenini bir çeÅŸit illüzyonla izleyici için…

Gündelik yaÅŸamda, her an, her yerde karşılaÅŸtığımız, yanından geçtiÄŸimiz, hatta dokunduÄŸumuz ancak farkına varmadığımız, bakıp da görmediÄŸimiz, göremediÄŸimiz ayrıntılar...

Hayatının kırılma noktasındaki küçük bir Ada’nın hikâyesinden etkilenmiÅŸ midir, diye düÅŸünüyorum. Belki susar içimdeki sorular düÅŸüncesindeyim. Sonra aklım başıma geliyor ve siyah-beyaz soyut formlara bakıyorum. Ä°nsan neyi nerede gördüÄŸünü unutmamalı. Erdal Aygenç’in bir bellek hatırlatması ihtiyacıyla hayattan bulup çıkardığı farkedilmeyenlerini bir yerlerde mutlaka gördük, rastgeldik…

BelleÄŸe bir ÅŸekilde “girdi” yapılan ve fakat zamanla üzeri örtülen detayların temel sorunu “görüntü” oluÅŸturma… Aygenç objektifini ayrıntıya yöneltirken, insanın içinde sakladığı duygu haznesini yıkayan renkler aradan çekilmiÅŸ. Fazla renk yine fark edilmez yapacak fark edilmeyeni… Bu bilinçle yaklaşıyor imgelere, görüntülere, seslere, ayrıntılara…

Tüm fotoÄŸraflardaki formlara baktığımızda üzerlerine ciddi bir gerçeÄŸin yüklendiÄŸi gözden kaçmıyor: plastik açılımlar… Kiminde resimsel anlatımlar… Ama illa ki devleÅŸen boyutlarda bir fark edilme isteÄŸiyle yanıp tutuÅŸan imgeler… Gerçekte neyi gördüÄŸünüzle, neye baktığınız arasındaki sıkışmışlık duygusu kaplıyor içinizi… Gözünüzün önündeki ayrıntıya mı inanacaksınız, yoksa az önce yanından geçip fark etmediÄŸiniz aÄŸaca mı? Kayalıkların yüzeyindeki zamanın bıraktığı izlere mi dalacaksınız yoksa Maleviçvari bir endamın gizlendiÄŸi siyah noktaya mı?

Karar sizin!

​

Dilek Karaaziz Åžener

bottom of page